top of page
  • Yazarın fotoğrafıHasan Mert Bozdoğan

AIKIDO’yu NASIL AKTARIYORUM


Vermekte olduğum derslerde izlemekte olduğum eğitim öğretim kriterlerimden yola çıkarak bir makale yazmak istedim. Her Sensei’n bir öğretiş şekli vardır ve her birisi bunu uzun yıllar sonunda emekleri, deneyimleri, öğrendikleri, gözlemledikleri, birikim ve tecrübeleriyle harmanlayarak oluşturmuştur. Bu yazıda kaleme aldıklarım benim Aikido’yu paylaşırken ve aktarırken dikkat ettiklerim ve kendime doğru olarak kabul ettiklerimdir. Elbette bunlar eğitmenden eğitmene değişmekte ve tabii ki daha da zenginleşmektedir.


Temmuz 2001 de tanıştığım ve başladığım Aikido yolculuğumda, 2003 yılında eğitim almakta olduğum Dojo’da çocuk ve genç derslerine asistanlık yaparak başlamıştım eğitmenlik serüvenime. Ardından Mayıs 2005’te aldığım 1.Dan Siyah Kuşak seviyesiyle birlikte de, yine eğitim almakta olduğum Dojo’da çocuk ve genç dersleriyle birlikte ders vermeye başladım. Sonrasında da Aikido Eğitmenliğim, şahsi Aikido eğitimime paralel şekilde ve aktif olarak devam etti, halen de etmekte. Aikido’ya başladığım ilk günden itibaren, Aikido’daki paylaşım ve Dojo’daki destekleyici atmosfer hep hoşuma gitti ve beni daima motive etti. Seviye olarak ilerlemeye başladıkça, benden sonra gelen Aikidoka’lar ile paylaşmak, onlara bildiklerimi aktarmaya çalışmak ve onlara yardımcı olabiliyor olmak bana Aikido eğitmenliğini günden güne sevdirdi. Sanırım ilk o zamanlarda karar verdim Aikido’da ciddi anlamda ilerlemeye ve bu Sanatı daha çok kişi tarafından bilinir ve çalışılabilir hale getirmek için çaba sarfetmeye.


Aikido eğitmenliği yaptığım yıllar içinde öğretme isteğim ve şevkim daha da arttı. Öğretme konusunda tecrübe kazandıkça, kendimi geliştirmeye hep özen göstererek öğretme yöntemlerimi de geliştirmeye ve daha anlaşılır hale gelebilmeye çalıştım, çalışıyorum. Aikido’ya, her yeni başlayan öğrencimle birlikte yeniden başladım ve her seferinde Aikido Sanatına daha da içten bağlandım bu süreçte.



Peki ben Aikido’yu öğrencilerime aktarmaya çalışırken nelere dikkat etmeye özen gösteriyorum? Benim için Aikido eğitmenliğimin olmazsa olmazları nelerdir?


Öncelikle Aikido’ya olan sevgimi ve bağlılığımı şeffaf bir şekilde öğrencilerime aktarmaya çalışıyorum. Aikido’yu seven öğrenciler yetiştirmeye çalışıyorum. Çünkü inanıyorum ki bir çocuk, genç ya da yetişkin fark etmez eğer Aikido’yu gerçekten severse o kişinin Aikido yolculuğu uzun soluklu olacaktır. O öğrencinin benimle yolları ayrılsa bile, o kazanmış olduğu Aikido sevgisi sayesinde, yoluna devam etmenin bir yolunu daima bulacaktır.


Beyaz Kemer olmanın nasıl birşey olduğunu unutmamaya özen gösteriyorum. Dojo’nun kapısından ilk girdiğim günü ve ilk dersimi asla aklımdan çıkartmıyorum. Aikido’ya başladığım zamanlardaki endişelerimi, önyargılarımı, kaygılarımı, sorularımı, şüphelerimi daima kafamda ve taze tutmaya çalışıyorum. Bu sayede Dojo’da bocalayan bir öğrenci gördüğümde, takılan veya sıkışan bir öğrenciye yardım etmem gerektiğinde ya da Aikido’yu sorgulayan birisiyle karşılaştığımda kolaylıkla empati yaparak o öğrencime daha rahat ve samimi olarak yardımcı olabiliyorum.


Teknikleri sadece göstermeyi değil aynı zamanda da açıklayarak anlatmayı tercih ediyorum. İzleme, gördüğünü anlamaya çalışma ve gördüğünü birebir uygulamaya çalışarak tecrübe edilen bir alan Aikido. Her bireyin öğrenme şekli farklıdır. Bazı kişiler tekniği üç ya da dört kez izledikten sonra, bazıları daha fazla kez izledikten sonra, bazıları kendileri deneyerek ve bazıları da sizin açıklamalarınız ve yönergeleriniz ile tekniği öğrenebilmektedir. Ben ise bir Sensei olarak Dojo’larımda verdiğim dersler sırasında teknikleri altı ya da sekiz kez göstermeyi tercih ediyorum. İlk iki gösterimim normal hızda ve akışkanlıkta oluyor ve açıklama yapmıyorum. Ancak diğer gösterimlerimde tekniği bölümlere ayırarak yavaş bir şekilde ve açıklayarak göstermeyi tercih ediyorum. Bu sayede tekniğin anlaşılabilir olmasını amaçlıyorum. Teknik gösteririm sonunda soruları alırken yeniden göstermem istenildiğinde de en az dört kez daha tekniği açıklayarak göstermeyi tercih ediyorum.

Tekniklere uygun ilave malzemeler, Dojo dışından örneklemeler ya da ufak oyunlar kullanırım. Örneğin shikkowaza (diz üzeri yürüyüş) öğretirken ayakların birlikte hareket etmesini anlayamayan bir öğrenciye, belindeki kemer ile ayak bileklerini bir arada tutturarak yardımcı olmaya çalışırım. Kısa süreliğine ayaklarında kemer ile hareket eden öğrenci tekniği daha kolay kavramaktadır. Mae ukemi (ön takla) tekniğinde vücudun tam yuvarlak forma sokulmasını anlayamayan öğrencilerime boylarına uygun boyutlardaki pilates topları ile yardımcı olurum. Temel adımlamaların açıklanması sırasında hayvan hareketlerinden örneklemeler yaparım. El hareketlerinin ya da temek vuruşların detayları konusunda bokken (tahta antrenman kılıcı) ya da daha çok ilgi çekmek istiyorsam katana (samuray kılıcı) desteğine başvururum. Birlikte hareket etmenin ve uyumun önemininin anlaşılabilmesi adına sıklıkla çalıştığımız uyum egzersizleri sırasında teması koruyamayan öğrencilerimin bileklerinin arasına bir peçete koyarak düşürmemeye çalışmalarını isterim. Refleks artışı için çeşitli oyunlar oynatır, bazı tekniklerin temel el-beden hareketlerinin oturabilmesi için yine oyunlara başvururum.


Tekniklerin Japonca isimlerin yanı sıra mümkün olduğunca kolay akılda kalabilir, sembolik adlar ve Türkçe isimler ile teknikleri öğrencilerime aktarmaya çalışıyorum. Bir Japon Savaş Sanatı olan Aikido’daki tüm teknik isimleri Japoncadır. Bu yüzden özellikle çocuklar ve başlangıç-orta seviye arasındaki yetişkin öğrenciler için tekniklerin isimlerinin öğrenilmesi ve akılda kalması oldukça zor olmaktadır. Bu da genellikle öğrencilerde endişeye yol açmaktadır. Çünkü tekniklerin isimlerini akıllarında tutamayan öğrenciler özellikle Kyu Sınavlarından (Kuşak atlamak için yapılan tekniksel sınavlar) endişe duymaya ve bu yüzden Aikido’dan yavaş yavaş uzaklaşmaya başlamaktadırlar. Tekniklerin Japonca isimlerini öğrencilerime aktarırken aynı zamanda semboller, takma adlar ve kolay akılda kalıcı şekillemeler ile tekniklerin isimlerini onlara aktarmaya ve takıldıklarında da onlara bu semboller ile hatırlatmalar yapmaya özen gösteririm.

Sert bir düzeltme yapmak yerine yapıcı konuşmaları tercih ederim. Savaş Sanatları doğası gereği ciddi, yoğun disiplin gerektiren ve zorlu antrenman süreçleri olan yolculuklardır. Bu Sanatlarda özellikle eski tip Sensei’ler sert bir mizaç ile sert dersler yapabilirler. Bu Sanatlara çok eski yıllarda başlamış olan günümüz Sensei’lerinin pek çoğu eminim ki bu Sanatları zorlu yollardan ve “old school” (eski tip okul) tarzında öğrenmişlerdir. Keza ben de uzun yıllar o tarzda bir eğitim aldım. Savaş Sanatları sizi bedensel, zihinsel, ruhsal ve psikolojik olarak güçlendirmeyi amaçlar. Aslında bu sertlikteki amaç ta; kişiyi psikolojik olarak zorlu şartlara alıştırmak ve güçlendirmektir. Ancak günümüz şartlarında, özellikle yoğun şekilde çocuk dersi vermekte olan bir Eğitmen olarak ben sert bir uslüp yerine, sakin ve kibar bir mizaç ile öğrencilerimin hatalarını düzeltmeyi, onları kırmaktan daima kaçınarak kazanma yoluna giderek düzeltme yapmayı daha uygun bulmaktayım.


Kendi gelişimime odaklanmayı bırakmıyorum. Okuyarak, araştırarak, yazarak, izleyerek, tekniksel antrenmanımı asla kesmeden kendimi hem bir öğrenci olarak öğrenme konusunda ve hem de bir eğitmen olarak ders verme konusunda sürekli olarak geliştirmeye gayret ediyorum. Kaizen (kademe kademe gelişmek, daha iyi bir konuma gelmek.) felsefesini Aikido’ya başladığım günden beri sürekli olarak canlı tutarak uygulamaya gayret ediyorum.


Aikido’yu sadece Dojo’da yapmak değil, dışa yansıtmaya çalışıyorum. Aikido sadece Dojo’da çalışılan ve antrenman sonunda sona eren bir sportif aktivite değildir. Aikido Dojo’nun dışında da günlük yaşantınızda her an sizinle yaşamaktadır. Aikido hayatın kendisidir. Buradan hareketle Aikido’yu gündelik yaşantımda sürekli olarak yaşamaya çalışıyorum, onun öğretisini ve kodlarını hayatımın her alanına entegre etmeye çalışıyorum.


Temel teknikleri asla elden bırakmamaya önem veriyorum. Temel adımlamaları, temel formları her gün antrenman olarak uyguluyor, derslerde de öğrencilerime sürekli olarak uygulatıyorum. Aikido’yu bir pramide benzetecek olursak, onun en geniş tabanı olan başlangıç seviyesi tekniklerini ve temel teknikleri çok önemli buluyor ve seviyemden ötürü onlara asla sırt çevirmiyorum. Biliyorum ki temel ne kadar sağlam olursa, bina da o denli sağlam olur ve sağlam şekilde yükselebilir.


Çocukları anlayabilmek için bolca araştırıyor ve bolca okuyorum. Hem ağırlıklı olarak çocuk dersi veren bir eğitmen olarak ve hem de bir baba olarak çocuk psikolojini daha iyi anlayabilmek, çocuklarla daha etkili ve sağlıklı iletişim kurabilmek ve onlara daha rahat ve anlayabilecekleri şekilde Aikido’yu aktarabilmek adına çok fazla kitap ve makale okuyorum, çocuk gelişimi eğitimlerini takip ediyorum.


Soru ve cevap ile öğrenmeye inanıyorum. Öğrencilerimin akıllarına takılan şeyleri rahatça sorabilmeleri konusunda onları daima soru sormaya teşvik etmeye çalışıyorum. Sorulan sorular ne kadar o anın dışında ya da sıradan olsa da mutlaka ciddi bir şekilde yanıtlıyorum. Her teknik gösterimimin sonunda “Sorusu olan var mı?” diye mutlaka soruyorum. Bu sayede öğrencilerimin kendilerini rahatça ifade edebilmelerine ve akıllarına takılan şeyleri özgürce sorabilmelerine destek olurken aynı zamanda da derslerimi daha interaktif hale getirebilimeyi hedefliyorum.


Her öğrencimle bir kaç teknik de olsa mutlaka çalışmaya özen gösteriyorum. İstisnasız her öğrencimin elini tutuyor onlarında bana teknik yapmalarına müsade ediyor ve mutlaka her derste onlarla birlikte antrenman yapıyorum. Onlardan beklediğim şeyleri bizzat kendim de onlarla birlikte uygulamaya dikkat ediyorum.

Öğrencilerimin görüşlerine önem veriyorum. Öğrencilerimin söylediklerine değer veriyor, onları dinliyor ve uygulabilir makul isteklerini mutlaka yerine getirmeye çalışıyorum.

Aikido’nun sadece tekniksel bir öğreti olmadığını unutmamaya çalışıyorum. Ders süresi boyunca öğrencilerime sadece Aikido tekniklerini değil, aynı zamanda Aikido’nun felsefesini ve temel öğretisini de aktarmaya gayret ediyorum. Budo (Japonya’da Savaş Sanatları’na verilen genel isim.) felsefesinden aktarımlar yapıyor, hayatın kendisi olan Aikido Sanatını hayatlarına yansıtabilmeleri adına öğrencilerime yardımcı olmaya çabalıyorum. Bir Sensei olarak, Aikido öğretmenliğin yanı sıra onlar için bir rehber, bir yol gösterici olmayı hedefliyorum.


Eğitici eğitimlerine önem veriyorum. Grubumuz bünyesinde bulunan Senpai’lere (1.Dan-3.Dan Siyah Kuşak sahibi öğranciler), ders asistanlarına ve kıdemli öğrencilere Aikido’nun nasıl öğretilebileceği konusunda düzenli eğitimler veriyor, bizlerin vermekte olduğumuz derslere katılarak gözlemlemeler yapmalarını zorunlu tutuyorum. Bu sayede eğitimin tek bir çizgiden ve standart şekilde verilebilmesini hedefliyorum.


Korkudan değil sevgiden gelen saygıya inanıyor ve onu kazanabilmeyi hedefliyorum. Biliyorum ki özellikle çocukların çalışmakta, öğrenmekte ya da yapmakta oldukları branşı daha çok sevebilmelerinin yolu öğretmen ya da eğitmenlerini sevmelerinden ve ona saygı duymalarından geçmektedir. Bu psikolojiden hareketle öğrencilerimin sevgilerini ve saygılarını kazanmaya çalışıyorum. Bunun için onlara sert ve katı davranmak yerine sevgi ve anlayışla yaklaşmayı ve onlara saygı gösterdiğimi bilmelerini sağlamayı tercih ediyorum.



49 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page