Zorunlu sebeplerle öne çekilen bir haftalık Nisan ara tatilimizin ardından, 23 Mart Pazartesi günü itibariyle başlayan uzaktan eğitim programı ile birlikte çocuklarımız online olarak okullarına ve derslerine döndüler. Yine bu sayede pek çoğumuzun hayatında değişik bir dönem ve süreç başlamış oldu. Bugün yani 25 Mart Çarşamba günü ise, okul tatilinin 30 Nisan 2020 tarihine kadar uzatılması haberi ile birlikte pek çoğumuzu derin bir endişe ve kaygı kapladı. Çocuklarımızı ise sanıyorum ki sevinç ve mutluluk. En azından dışarıdan baktığımızda gördüğümüz bu. Peki görünürde ve sözde evde kalacak olmanın verdiği o müthiş rahatlık ve mutluluğun altında yatan gerçek duyguları neler çocuklarımızın?
Bilinçli olarak ve isteyerek evlerimize kapandığımız, kendimizi sosyal olarak mesafelendirdiğimiz şu dönemde izole olmuşluğumuzun süresi günden güne uzuyor. Uzayan sürenin yanında ülkemiz ve dünya ile ilgili olarak aldığımız haberler bizlerin psikolojilerimizi daha da çok yıpratıyor. Evden çıkmamanın yanı sıra, ekonomik zorluklarla, sıkıntılarla yavaş yavaş gevşemeye başlayan sinir sistemlerimiz yaydan çıkmaya hazır gergin birer ok gibi daha şimdiden. Ekonomik sıkıntılar, alınan kötü haberler, öngörülen karamsar gerçekler, sınırlandırılmış yaşantılar, açılmış sosyal mesafeler ve uzaklaşılan aktiviteler sonucunda aslında çoğumuzun içinde bulunduğu tedirgin hal hayli normal. Peki tüm bunları çocuklarımıza yansıtmadan dengeyi kurmayı ve okları yaylarda tutmayı nasıl başaracağız?
Sanırım önce kendimize iyi davranacağız, bakacağız, güçleneceğiz. SEvdiğimiz aktivitelere zaman ayıracağız, düzenli egzersiz ve spor yapacağız, iş tutacağız, kafamızı meşgul tutacağız, evdeki anlarımızı avantaja çevirmeye çalışacağız. Bedenimiz dinç oldukça, aklımızı ve psikolojimizi de dinç tutabiliriz.
Bu zorunlu izolasyona çocuklarımızın gözünden baktığımızda ilk başta çok cazip bir süreç gibi görünse de aslında öyle değil. Okulları ve sosyal çevreleri ellerinden alınan, arkadaşlarından uzak kalmak zorunda kalan, evlerimiz bahçeli ya da balkonlu değilse dört duvar arasında kalmaya mahkum olan, site ya da mahelle parklarına bile gidemeyen, öğretmenlerini bilgisayar ya da televizyon ekranlarından görmek durumunda kalan, okul bahçesinde koşuşturamayan, haftasonu gittiği aktivitelere gidemeyen, oyuncakçı ziyaretlerinden ve doğum günü aktivitelerinden, aile gezmelerinden mesafelendirilen, çekirden aile dışında tüm dünya ile izole edilmiş olan çocuklarımız için de çok köklü ve büyük bir değişim söz konusu. Aslında çocuklarımız için bu kadar çok değişimin aynı anda olması rutinlerinin kırılması anlamına geliyor. Biz yetişkinler için bile hayli zor olan bu değişimler ile başa çıkmak çocuklarımız açısından kolay değil. Bizlerin yardımlarına şüphesiz ki ihtiyaç duyacaklar.
Bizler eşlerimizle ve arkadaşlarımızla sohbet ederek, mesajlaşarak, video konferanslar yaparak dertleşebiliyor ve rahatlayabiliyoruz. Mecburi olarak işe giderek ya da zaruri ihtiyaçlarımız için kapı dışarı çıkarak az da olsa içinde bulunduğumuz havadan uzaklaşabiliyoruz, oksijen alabiliyoruz. Peki ya çocuklarımız? Evde tatil modundalar ama aslında tatilde değiller. Dışarıda büyük bir tehlike var ancak biz onlara bunu minimal düzeyde yansıtmaya çalışıyoruz. Üzerimizdeki stres, baskı ve kaygılar istemesek te onlara yansıyor.
Peki anne babalar ya da bakım verenler olarak bizeler onlara yardımcı olabilmek adına neler yapmalıyız, neler yapabiliriz? Burada size aklıma gelen ve kendi evimde eşimle birlikte çocuklarımızla uygulamaya çalıştığımız bazı aktivitelerden söz etmeye çalışacağım. Aslında bunların pek çoğu izole olmuşluk hali dışında da eminim ki çoğumuzun uyguladığımız şeyler.
Onlarla daha kaliteli zaman geçirmeye odaklanabiliriz. Onlarla geçirdiğimiz zamanı sadece onlarla geçirmeye adayabilir, bu zaman boyunca cep telefonumuzdan ya da anlık işlerimizden uzak durarak tamamen onlara odaklanabiliriz.
Onlarla kendi çocukluğumuzun oyunlarını paylaşabiliriz. Saklambaç, yerden yüksek, sek sek, ip atlama, birdir bir gibi oyunları evde oynayarak hem enerjilerini atmalarına yardımcı olabilir, hem de keyifli zaman geçirmelerini sağlayabiliriz.
Gündemi onlardan uzak tutmaya çalışabilir, onların yanında corona salgını ile ilgili konuşmaktan kaçınabiliriz. Televizyon haberlerinden uzak kalmalarını sağlayabilir ve kendi endişelerimizi onlardan uzak tutmaya odaklanabiliriz. Ailemizi nasıl dış dünyadan izole ediyor ise, çocuklarımızı da kendi derin düşünce ve kaygılarımızdan izole ederek onlara destek olabiliriz. Yalnız burada dikkat etmemiz gerektiğini düşündüğüm nokta; internette bulabileceğiniz, psikologlar tarafından düzenlenmiş corona virüsüyle ve hijyenle ilgili çocuklara yönelik bilgilendirici kitapçıkları, korku salmadan onlarla paylaşmak. Onları bu konuda tamamen kör bırakmak değil, kontrollü bir şekilde bilgilendirmek doğru bir hamle olacaktır. Hiçbir açıklama olmaksızın, bu sosyal mesafelendirme içinde kalan çocuk, belirsizlikten doğan tedirginliği yaşayacaktır.
Onlarla yaratıcı el becerileri aktivitleri yapabiliriz. Resim yapmak, kes yapıştır aktiviteleri gerçekleştirmek, sulu boya ile kuru boyayı karıştırmak, kolaj çalışmaları yapmak, kağıda kürdan-düğme-fasulye yapıştırmak, evde var olan taş ya da saksıları boyamak, resim yeteneğimiz varsa birlikte duvar boyamak, hikaye yazmak, kitap oluşturmak, ev gazetesi yapmak vs. aktiviteler ile yaratıcılıklarını geliştirmeye odaklanabiliriz.
Satranç, dama, go gibi oyunları biliyorsak çocuklarımıza öğretebilir ve birlikte oynayabiliriz.
Onlarla her gün düzenli sportif egzersizler yapabiliriz. Bu hem bizlerin, hem de onların bağışıklık sistemlerimiz için de oldukça destekleyici sağlıklı bir aktivite olacaktır. İnternette bulunan mevcut antrenman programlarından, çocuk yoga videolarından, çocuklarımızın hali hazırda yapmakta oldukları branşlardan bildikleri bedensel egersizlerden, kendi bilgi ve deneyimlerimizden harmanlayarak oluşturabileceğimiz ve çocuklarımızın yaşına göre 10 dk - 1 saat süreli düzenli egzersiz programları yapabiliriz.
Hayal saati ve sohbet saati yaparak, bir masada hiçbir aktivite yapmaksızın oturup hayaller kurabilir ya da sohbet edebiliriz. Kurdukları hayaller ne kadar saçma olursa olsun onlara olan inancımızı ve desteğimizi hissetmek onlara kesinlikle iyi gelecektir.
Uzun banyo saatleri yaparak su ile oynamalarını sağlayarak, vücutlarındaki negatif enerjilerini ve streslerini atmalarına olanak sağlayabiliriz. Onları yıkarken dokunma terapisi yapabiliriz.
Evdeki bitki ya da çiçeklerin bir ya da birkaçının bakımlarını onların sorumluluğuna vererek emek göstermelerini destekleyebiliriz. Pamuk içinde fasülye ya da çim adam da güzel bir alternatif olacaktır.
Günlük ev işlerinde daha aktif roller üstlenmelerini sağlayabiliriz.
Hiçbir şey yapmaksızın onları kendi hallerine bırakıp, müdahalemiz olmaksızın özgür olmalarını sağlayabiliriz.
Onlara onları ne kadar çok sevdiğimizi, onlarla ne kadar çok gurur duyduğumuzu, onların anne babaları olmaktan ötürü ne kadar mutlu olduğumuzu onlara sürekli hatırlatarak değerli hissetmelerine ve sevildiklerini bilmelerine yardımcı olabiliriz.
Onlarla uyuyabilir, sarılarak onları uyutabilir, uyku öncesi kitap okuma ve sarılma seansları yapabiliriz.
Eminim benim bu sıraladıklarımın pek çoğu zaten pek çoğumuzun hali hazırda yapmakta olduğumuz şeylerdir. Ben yine de aklıma gelenleri ve kendi evimizde uygulamaya çalıştıklarımızı sizlerle paylaşmak istedim. Kendimizi rahatlatacak, stres atmamıza yarayacak, bizi deşarj edecek şeyleri yaparken çocuklarımızı ve onların ihtiyaçlarını da elden bırakmayalım.
Unutmayalım ki bu süreç bizler için olduğu kadar, onlar içinde aslında son derece zorlu bir süreç. Ve süreç daha yeni başlıyor. Onlar bize hayatlarının her döneminden daha çok ihtiyaç duyuyorlar.
Sağlıklı ve izolesiz günleri en yakın zamanda sağlam bir beden ve dinç bir psikoloji ile kucaklamamız dileğiyle…
Comments